🥋 Yürüyoruz Biz Bu Yolda Digiturk
WRvUSu. 1 / 7 Bursa'da kenarlarında devasa çınar ağaçlarının bulunduğu doğal güzelliğiyle kendine hayran bırakan yol her yıl çok sayıda ziyaretçiyi ağırlıyor. 2 / 7 Kestel ilçesi Gölbaşı göleti kenarında bulunan her biri yüzlerce yıllık çınar ağaçlarıyla dolu yol görenleri kendine hayran bırakıyor. Bir buçuk kilometre uzunluğa sahip toprak yolun iki tarafına ekilmiş çınar ağaçları yola ayrı bir güzellik katıyor. Gölbaşı göletinin yanında bulunan çınarlı yolun ünü o kadar fazla ki sadece bu yolu görüp fotoğraf çektirmek için Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen çok sayıda ziyaretçi var.
Sizden en sık gelen sorular arasında nasıl evde yok bir hayata geçtiğimiz / bu hayatı sürdürmemizi sağlayan dinamikler var. Çalışıyor musunuz? Nasıl geçiniyorsunuz? Bu çok normal, çünkü herkes hayatında hayallerine daha fazla yer açmak istiyor ve kendine uygulayabileceği çözümler arıyor. Öncelikle sizi hayal kırıklığına uğratmamak adına yazının başında, yol yakınken söylemek isteriz ki; biz de hala %100 denklemi çözebilmiş değiliz. Biz de hala deneye yanıla hayatımızı şekillendirmeye çalışıyoruz. Ve gördüğümüz kadarıyla hayallare giden sihirli bir formül yok, hatta yerine bolca kan ter var. Sihirli formülü olsa da, herkesin kendine kopyala yapıştır yapabileceği bir şablona dökülmesi mümkün değil. İlla herkesin kendi gerçeklerine uygun bir elbise dikmesi gerekiyor. Güzel haberse şu; herkesin kendi mücadelesini vermesi lazım ama başkalarından esinlenmek insanın baya yol kat etmesine yardımcı oluyor. Bu sebeple ve sıkça sorduğunuz için, biz de kendi dinamiklerimizi size anlatmaya karar verdik. Kimseye nasihat verecek kadar hayatı çözmüş değiliz, ama bizim yürüdüğümüz yollardan kendinize pay çıkarmak isterseniz, buyrun, dükkan sizin. Bu arada bize ilham veren başkalarının hikayeleri için EVDE YOKLAR bölümümüze göz atabilirsiniz. Biz Evde Yokuz’u nasıl kurduk? Nasıl sürdürebiliyoruz? Bunun için hayatımızda ne gibi adımlar atmamız gerekti?… Aynı hayatı çizmek isteyenlere tavsiyeler? Not Aslında bu yazı bizim takipçilerimizden İsmail ile bir yazışmamızdı. Sonra, bir sürü insanın hep anı şeyi sorduğundan sebep bunu websitemizde paylaşmaya karar verdik. Araya eklemelerimiz olmuştur. Selam İsmail, Her şey nasıl başladı biliyor musun? Sene 2012. Ölmeden önce yapmak istediğimiz şeyler vardı ama hep başka önceliklerimiz olduğu için bir türlü zamanımız yoktu. Bilgehan’ın çalıştığı şirket haftasonu ve akşamları etkinlikler yaptığı için haftasonu ve akşamlarımız bile sayılıydı. Yine de elimize geçen her ama her fırsatı listemizdeki birşeylerin üzerini çizmeye kullanıyorduk. Pazartesi sabahı Gökçeada’dan direk işe gelip, arabada üzerimizi değişircesine sıkıştırmaya çalışıyorduk olmayan boşluklara hayallerimizi. Bir gün evin salonunun en büyük duvarına boyunca bir tahta almaya karar verdik. Ve 2 sene boyunca her gün işten geldiğimizde aynı şeyi yaptık Bir bira açtık, tahtanın karşısına oturup, hayallerimizi tahtaya yazdık. Her gün. Çok fazla hayali gerçekleştiremedik ama fikirleri tahtada yazı olarak görmek bile sanki onları bir nebze daha somutlaştırarak yakınlaştırıyordu. 2 sene boyunca tahta kabardıkça kabardı. Önce yazıları ufalttık. Sonra yersizlikten hayaller arasında tercih yapmak zorunda kalıp, bazılarını silmek zorunda kaldık. 🙁 Tahta yazıdan çizgiden boğuldu. Ama hayatımızın akışındaysa hiç bir değişiklik yoktu. Aynı 2 sene önceki gibi tahtadaki şeylere açacak hayatımızda yer hala yoktu. Tamam, hayatımıza iş çok hükmediyordu ama açık konuşmak gerekirse, aslında işlerimizi seven, bize sağladıkları hayattan da memnun olan da insanlardık. Zaten muhtemelen en çok da bu yüzden hayallerimize sıra gelmiyordu. Normal olarak mutsuz bir hayat insanı değişime daha kolay motive ediyor. İnsan kendini güvende ve huzurlu hissettiği yere tutunmaya eğimli oluyor malum. Bir gün geldi ki, tahtanın evdeki varlığı bize batmaya başladı. Vah vah hiç bir şeyin üzerini çizemedik gibilerinden değil ama. Sen gel, 2 yıl boyunca üzerinde vakit, enerji, emek harca, arkadaşlarını topla fikirlerini almak için, bununla yat kalk falan filan ama hayatında bu yolda hiiiiç bir adım atma. Ama böyle yapsak, şöyle yapsak diye vırvır konuş dur. Aslında hiç de sevmeyiz öyle oturduğu yerden konuşan tipleri. Tahta işaret ediyordu ki; bir sürü hayalimiz var ama mevcut hayatlarımıza devam ederek bizi onlara götürecek yolda yürümüyoruz. Evet, güvenli ve bizi başka açılardan tatmin eden bir yol. Maaşlı iş hayatına hiç tü kaka yaptığımız yok. Hatta şu an olduğumuz yerden bakınca oh mis 😀 ama o yol bizi hayallerimize çıkarmayacak. Belki başka güzelliklere çıkaracak ama istediğimiz şey bu mu? Bizim evimizin salonundaki tahta bu değil. Sziget’ten aynı konseptte ölmeden önce yapılmak istenilenlerin yazıldığı bir başka tahta görünce bizim için hepsinin toplamını ifade eden Biz Evde Yokuz yazdık. Bizimkinin fotosunu da bulunca paylaşacağız. Hani klişe, nefret bir laf vardır uzaktan bakıp, istedikleri şeye sahip olamayan insanlara kapak olsun diye söylenen; “Demek ki yeterince istemiyorsun”. Allahallah sen mi bileceksin neyi ne kadar istediği mi? Valla çok haklı bir lafmış. Gerçekten isteyen insanın eli rahatını bozmaya gidiyormuş çünkü… Aşağıdaki satırların sana hitaben yazıldığına bakma, bunlar kendi kendimizle monologlarımızdır. Haşa nasihat falan değil Biz gezmek istiyoruz. Gez o zaman? Param yok. Evin yok mu? Kiradaysan kira veriyorsun, evinden çık paran sana kalsın. Yolda bulaşık yıkarsın, garsonluk yaparsın. Ev seninse, oh oh, dünya turuna bile çıkarsın. Aaa! Olmaz, evsiz olur mu hiç? İşimi bırakıp bulaşıkçılık yapmak olur mu? Bir şeyi HERŞEYDEN çok istiyorsan bal gibi de olur kardeşim. Bu bir tek gezmek için geçerli değil, düzenini bozman gereken her hayal için geçerli. “Müzik yapmak istiyorum ama bilgisayar mühendisiyim”, “Tarımla uğraşmak istiyorum ama bankacıyım”… Herşeyden çok istemiyorsan, ev iş güvencesi daha ağır basıyor olabilir. Mantıklı ve normal olan da bu zaten. 🙂 Önemli olan kendine dürüst olman. Önceliklerini kabullenip, gezmeyi çok istiyorum diye arkadaşlarını, kendini, evdeki tahtayı darlamayacaksın. Önceliğin oysa o, öbürüyse öbürü… Hakikaten birşeyi herşeyden çok isteyenler, ne pahasına olursa olsun peşine düşüyorlar. Bunu görünce kendi samimiyetimizden şüphe ettik. Gerçekten bu hayalleri o kadar çok istiyorsak bizi onlara götürecek hamleler yapmamız gerekmez mi? Onlara izin vermeyen hayatımıza devam etmeyi tercih etmemiz aslında onları şu an sahip olduğumuz şeylerden daha az istediğimizi göstermiyor mu? Baktığında hayatta mutlu olmanın formülü beklentilerini ve yürüyeceğin yolu bir doğruya oturtmak. Tutarlılık. Ayağının bir yolda ama gözünün başka yolda olmaması. Yani ya varmak istediğin hedefe göre bir yol seçmek, ya da yolunun geçeceği rotada bir hedef. O zaman tatminsizlik yaşamak çok daha zor. Bak Duygucum, bak Bilgecim, ne arzun birincil önem taşıyorsa ona göre yol seçeceksin, ya da yoluna uygun şeyler arzulamaya bakacaksın. Yoksa ikilem insanı yiyiyor, hep istediklerini ulaşamıyormuş gibi hissettiriyor, halbuki insanın elinde hedeflerini ya da yolunu değiştirmek. Sonuçta hayat seçimlerden ibaret ve seçimlerin bedelleri var. Bedelleriyle mevcut hayatımızı mı şeçiyoruz, bedelleriyle hayallerimizi mi… Gerçekten önceliğimiz ne? Ciddi ciddi oturup bunun üzerine düşünmeye ve kafa yormaya başladık. Önce 2 yıl arafta kaldıktan sonra, bundan 2 yıl önce bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu haline bir son vermemiz lazım dedik. Sonuçta kendimizle mutlu olmamız için kendimize dürüst ve tutarlı olmamız gerekiyor. Bu herkes için böyle, hem kendini sevebilmesi, hem de mutlu olabilmesi için. Ya hayallerimize giden yola girmemiz lazım, ya da girdiğimiz yola uygun hayaller seçmemiz. Ölçtük, biçtik, tarttık. Bize ne lazım, elimizde ne var, bunlarla ne yapabiliriz… Önce ihtiyaçlarımızı tespit ettik Hayallerimiz için zaman, yaşamak için para lazım. Baktık, mevcut işlerimizle bu ihtiyaçların hepsini karşılayamıyoruz. Para kazanıyoruz ama zaman kaybediyoruz. O zaman burada bir değişiklik yapmamız lazım. Ne yapabiliriz? 1. Para kazanmak için çalışmamız lazım, o net. 2. Beraber çalışmamız lazım ki aynı takvimlerde olabilelim. 3. Kendi zamanımızı yönetebileceğimiz bir iş yapmamız lazım ki hayallerimiz için zaman yaratabilelim. 4. Yaptığımız şeyin para etmesi için şimdiye kadarki iş tecrübelerimize paralel olması lazım. Bu arada, bizim kendimiz için çıkardığımız 4 maddenin herkes için böyle olması gerekmiyor. Kimisi hiç planlama yapmadan bam güm değiştiriyor hayatını, yolda çözüyor her şeyi. Yolda garsonluk, resepsiyonistlik gibi işler buluyor. Kimisi önce senelerini verip, çok para kazanıp faizini yiyor… Herkesin kendine göre bir formülü var. Biz kendi alışkanlıklarımız ve hayat beklentilerimiz doğrultusunda bunun ortasını bulmak istedik. Ne yapacağımızı çok bilmeden, yolun da bize rehberlik edeceğine güvenerek işlerimizden ayrıldık, ilk adım olarak masraflarımızı azaltmak için evlerimizi boşalttık, ilk aşamada köpeğimizi de alıp, bir karavana yerleştik ve hayatımızla ne yapacağımızı ve hayallerimizi aramaya düştük yollara. Karavanımızla yaptığımız yolculuğu Biz Evde Yokuz Yollardadan okuyup, videosunu izleyebilirsiniz. Uzaktan daha riskli görünüyor ama o kadar da büyütülecek bir mesele değil aslında. Her şey patlayıp çatlasa, en kötü ne olabilir ki? Açlıktan ölmezsin. İş bulursun. Yanlış hayatı mı seçmişiz? Ne var, geri döneriz. İşimize aynı şirket, aynı pozisyondan devam edemesek bile yine bir yerden devam ederiz. Evi mi özledik? Her zaman ailelerimizin, arkadaşlarımızın evleri var. Geri dönüşü olamayan hiç bir şeyin olmadığını fark edince daha cesur olabiliyor insan. Tabi iki kişi olmanın, en kötü durumda bile insanı daha güçlü tutan bir yanı da olduğu kesin. Neyse ki, biz seçimimizde yanılmamışız. Yeni hayatımızı sevdik ve sürdürülebilir kılmak için planlar yapmaya başladık. Yukarıdaki maddelerin ışığında hayatımızı şöyle bir kurguya evirmeye başladık İkimizin de geçmişi organizasyondu ve etkinlik ajansı kurmaya karar verdik. Beraber çalışabilmemiz ve eski iş tecrübelerimizi değerlendirebilmek için ideal oldu. Ayrıca etkinlik organizasyonu on-off bir takvimde çalışmak için de ideal. Mesela bir koşu organizasyonu yapıyorsak, o iş bütün seneye yayılmıyor. Etkinlik günü, öncesi, sonrasında bir müddet İstanbul’a çakılıyız ama projeyi teslim ettikten sonra bir sonraki projeye kadar olan zaman bizim. Daha önce de dediğim gibi seçimlerin bedelleri var. Eskiye nazaran çok ama çoooooook daha fazla çalışmaktayız. Ama eskisi kadar para kazanmıyoruz. Maaşlı işin düzenli geliri, kolay işleyişi, kafa rahatlığı yok. Ama hayallerimize ve kendimize sadık olmamızı sağladığı için eskisinden daha mutluyuz. Yeri gelmişken söyleyelim, böyle bir hayat oldukça zorlayıcı bir hayat. Hiç de öyle Dolce Vita değil. Nereye gidersek gidelim, oradaki zamanımızın yarısı çalışmakla geçiyor. Bu devirde laptopun neredeyse ofis orası. Machu Picchu’nun tepesinde olmamız çalışmadığımız anlamına gelmiyor. Kendi işini yapmak zaten ayrıca sorumluluk isteyen ve stresli bir durum. Şirket batarsa batar, ben yoluma devam ederim diyemezsin. Hele çalışanlarında varsa. Her gelişmenin nefesini ensende hissediyorsun. Bizim seyyar ofis. Tamam tuvaleti yok ama daldan incir koparıp yemece var. 🙂 2015 yılbaşı bizim için çok kabus geçmişti Karavanla turladıktan sonra iş için İstanbul’a geri gelmiştik. Büyük bir projeydi. Önümüzdeki en az 6 ayı kapsayacaktı. Hazırlığı içinde zaten 3 aydır üzerinde çalışıyorduk. Aileden birinin kiralamaya çalıştığı bir evi vardı. Kiracı bulana kadar biz yerleştik. Sonra 1 Ocak’ta taşınmak üzere eve kiracı çıktı. Proje en az 6 ay süreceği için başka bir ev bulduk. Derken 31 Aralık’ta, tam da yılbaşı günü, bir anda hayatımızı üzerine kurduğumuz bütün sütunlar bir bir yıkıldı Önce kovaladığımız işin olmayacağının haberi geldi. İş olmayacağı için bize 3 aylık çalışmamızı da ödemeyeceklerdi. Kötüsü biz önümüzdeki 6 ay dolu olacağımızı düşündüğümüzden başka iş de almamıştık. Yani 9 aylık finansal bir yumruk yedik. Derken taşınacağımız evde bir problem çıktı ve bizim ertesi gün kaldığımız yeri boşaltmamız gerekiyordu. Son olarak, karavanla gitmeden önce eşyalarımızı bir depoya tıkmıştık. Bir açtık ki kapısını, içeriyi su basmış; tüm mobilyalarımız, maddi manevi değeri olan tüm eşyalarımız çürümüş. Herşey çöp olmuş. Yani yılbaşı günü evsiz, işsiz, eşyasız, 9 aylık maddi zararla kalakaldık. Nasıl kendimizi yenik ve perişan hissettiğimizi anlatamayız. Her zaman ailelerimizin yanında yerimiz, tükenmeyecek kredimiz var ve kanlarıyla canlarıyla arkamızdalar, o ayrı. Ama hayatında kritik seçimler yapmış iki yetişkin olarak kendimize yetebilmek, seçtiğimiz yolun sorumluluklarını almak zorundayız. Belki 2 kişi olmasak burada topu atardık ama sarılıp uyuduk. Ertesi gün kaldığımız yerden devam ettik. Toparlamamız zaman ve güç aldı ama yeterince debelenince sütü tereyağına dönüyor. 😀 “İki küşük fare bir kova süte düşer. Birincisi kolay vazgeçer ve boğulur. İkincisi vazgeçmez. O kadar mücadele eder ki, çırpılan süt tereyağına çevirir ve kovanın içinden çıkar”, Catch Me If You Can filminden. Anlayacağınız bu işler hiç de dışarıdan sanıldığı gibi dolce vita değil. Biz iki işi aynı anda yaptığımız için Biz Evde Yokuz ve ajans aşırı çalışmamız, aşırı yorulmamız, aşırı esnek olmamız, kendimizden çok vermemiz gerekiyor. Tek başına Biz Evde Yokuz bile aşırı yorucu olabiliyor. Kendi işimizden daha zor, yorucu ve talepkar. Yollar taşlı, ama bu ondan keyif almadığımız anlamına gelmez. Her seçimin bir bedeli var biz de bizimkine razıyız. Gün geçtikçe iyiki de yapmışız diyoruz. Listemizdeki maddelerin üzerini artık çok daha hızlı çiziyoruz. Şimdi hayalimiz bizim ajansla bir gün hiç uğraşmak zorunda olmamak. Farklı kulvarlarda işini gezmek yapmış, hayatını bu şekilde idame ettiren insanlar var Saffet Emre Tonguç, Sezgin Yılmaz, Kemal Kaya gibi. Hayalimiz oraya varmak. Ama “Biz artık rutin hayata dönmeyiz” gibi bir iddamız da yok. İddamız yok, idealimiz var. 🙂 İki sene sonunda Biz Evde Yokuz da para kazanmaya başladı. Ama emekliyor hala. Ajans tarafından elimizi eteğimizi çekmemize daha var. Biz Evde Yokuz’u kurarken hiç de gezgin kafasıyla kurmadık. Hatta bizim hayalimiz gezmek bile değil. 🙂 Ölmeden önce yapmak, denemek, öğrenmek istediğimiz çok şey var. Yani biz gezmek değil, hayatı zenginleştiren, zihnimizi ve bedenimizi uyaran deneyimlerin peşindeyiz. Bunun içinde yaban hayat için gönüllü olmak da var, bisikletle tura çıkmak da, serbest paraşütle adrenalin patlaması yaşamak da, Doğu Ekspresi ile ülkenin bir ucundan öbürüne gidip, buzla kaplanmış Çıldır Gölü’nü delip, balık tutmak da, hayatta kalma eğitimi almak da, permakültür öğrenmek de. Listemiz uzun. Biz hayallerimizin peşinde koşarken tecrübelerimizi aktararak benzer hayalleri olanlara yol göstermek, cesaret ve ilham vermek için Biz Evde Yokuz’u kurduk. Hikayeyi bilmeden uzaktan bakanlar deneyimlerin peşinde bi sağda, bi solda olduğumuzu görünce bize gezgin dediler. 🙂 Şimdi Biz Evde Yokuz 2 yaşında. Tahtamızdakilerle ve kendimizle yüzleşmemiz 2 yıl sürdü. O zamanı kaybetmeseydik, şimdi 4 yaşında olacaktı. Yani 4 yıldır hayallerimize giden yolu açmak için debeleniyoruz. Hala da sihirli formülü bulamadık. Muhtemelen de öyle bir de şey yok ama bolca öğrenimimiz ve çıkarımlarımız oldu. Bunlar sayesinde kendimize uygun bulduğumuz yolda bizi mutlu edecek kadar mesafe kaydettik. İstedik ki, hayalleri ister benzer, ister farklı olan insanlar, hayallerine doğru bizden daha kolay ve daha az zaman kaybederek adımlasınlar. Bizim deneme yanılmalarımız isteyen herkese ışık tutsun diye paylaşalım dedik. Biz Evde Yokuz’un 2. yaş günü, Altın Örümcekte kazandığımızın haberi, 5 günlük trekin dev finali Machu Picchu’dayken arka arkaya denk geldi! 3 bomba birden! Hayallerimiz ve kendince bir hayat düzenimiz vardı ama hayatımızın amacı diyebileceğimiz kadar büyük bir şey yoktu. Zaten hayatının amacı denilen şey aşırı büyük ve zor bir şey. Herkeste de olması gerekmiyor, olmadığında da *bizce* gayet mutlu yaşanabiliyor. Arada mesajlardan harika haberler çıkıyor 18 yaşında bir genç kızın serbest dalışa başlamasına, bisiklete ömründe hiç binmemiş 60 yaşında bir abinin hayatını bisiklet üzerinde geçirmesine, başkasının engellilerle çalışmasına, diğerinin ilk defa yurt dışına çıkmasına sebep olmuşuz. İlham verdiğimiz evlenme teklifinden, karavan alanlardan, motorla izimizden tura çıkanlardan haberleri aldıkça biz de hayatımızın amacını bulduk gibi hissediyoruz. İçimizde olduğunu bilmediğimiz bir boşluğu doldurdunuz. Evde Yoklar Ailemiz, sizi çok seviyoruz. İyi ki varsınız. Bu bizim hikayemiz. Pegasus röportajında sormuştu “Size imrenen ve hayatı sizin gibi yaşamak isteyenler nereden başlamalı?” Zor bir süreç. Karar vermesi ayrı zor, hayatını değiştirmeye karar verirsen devamı ayrı zor… Başlamak en zor kısmı derler. Duyduğumuz en büyük yalan. Sürdürmek 100 bin kat daha zor. 😀 Demedi demeyin. Henüz biz de tam deşifre edebilmiş değiliz ama bir sürü çıkarımımız oldu – Kendimize zaman yaratabilmek için proje bazlı çalışmamız gerektiğini biliyorduk. Dolayısı ile, becerilerimizi ve tecrübelerimizi kullanarak nasıl proje bazlı bir iş yapabiliriz onu aradık. Onlar da mesleklerini nasıl proje bazlı yapabilirler/ ellerindeki imkanlarla nasıl kendi zamanlarını yönettikleri bir iş kurabilirler düşünebilirler. Ör Yazılımcı arkadaşımız Serkan dışarıdan proje alıyor. Program yazması bitince bitince seyahat ediyor. Dönünce yeni proje alıyor. Doğası sezonluk olan sektörler de turizm, eğitim gibi zaman yaratmak açısından uygun olabilir. – Düşündük, herşey patlar çatlarsa ne yaparız? İnsanın eğitimi veya iş tecrübesi iyi bir yedek paraşüt. İşler planladığımız gibi gitmezse kürkçü dükkanına geri dönebilecek kadar bir konuda yetkinlik kazanmak tavsiyemiz olur. – Beklediğiniz gibi gitmezse? Tam kaldığımız yerden başlayamasanız da, her şekilde bir yerlerden başlarsınız. Bu fikirle arkadaş olun. – Bazen insanın üzerine o kadar büyük sorumluluklar kredi borcu ödemek, çocuk yada yardıma muhtaç bir aile büyüğü ile ilgilenmek oluyor ki, risk almak ya da hayati değişiklikler yapmak mümkün olmuyor. Şartların değişmesini beklemek gerekebiliyor. Yine de bu süreci hayalleri için uygun zemini hazırlamak için kullanabilir insan. Borcu bittiğinde gezmek istiyorsa, şimdiden işini nasıl mobil hale getirebilir düşünüp, ona doğru adımlar atmalı. Örneğin, fotografçılık yaparak para kazanmak istiyorsa, şimdiden bir iki dergi ile görüşmeli, fotoğraf becerilerini geliştirmeli ya da mevcut işine devam edecekse, onu nasıl mobilleştirebileceği üzerine kafa yormalı. Bu işler kolay mı? Mücadeleye hazır olun. Mücadele size göre değilse de herkese maceraya atılmak zorunda değil. İnsan hangi hayatla daha mutluysa onu tercih etmeli. 9-18 ofisine gidip geldiğin, kariyer odaklı hayalleri olan, mutlu mesut yaşayıp gitmek son derece güzel bir hayat tercihi olabilir. Önemli olan seni mutlu edecek hayat neyse ona doğru adımlamak. Ayağın bir yolda, gözün başka bir yerde olmasın. “Baktığında mutlu olmanın formülü beklentilerini ve yürüyeceğin yolu bir doğruya oturtmak. Tutarlılık. Yani ya varmak istediğin hedefe göre yol seçmek, ya da yoluna göre varmak istediğin yer.” Biz tahtamıza resimdeki Oscar Wilde’un sözünü yazmıştık. Bizi çok itti değişim ararken. Size de sizin hayallerinizle alakalı bir sözü hep gördüğünüz bir yere koymanızı tavsiye ederiz. Bir de bize çok ilham veren bir kişi var. Ona da burada yer vermezsek olmaz. Tim Ferriss. Burada blogu var. Şu da kitabı The 4 Hour Workweek. Çok tavsiye ederiz. TED Konuşmamız
HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Milletvekilliğinin düşürülmesine ve HDP’ye açılan kapatma davasına yönelik açıklama yaptı. Buldan, davayı darbe’ olarak yorumlarken, “Bize oy verenlerin sayısı 6 milyondu dün akşamdan itibaren 12 milyona yükseldi. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın” dedi. Sancar ise “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı anayasaya, uluslararası sözleşmeye aykırı davranmıştır. Yargıtay bu davayı sarayın iradesinin gereği olarak açmıştır, hukukun gereği olarak değil” ifadelerini kullandı. Buldan, “Tüm demokrasi güçlerine çağrı yapmak istiyorum. Bugün bize yapılan yarın mutlaka size yapılacaktır” dedi. Sancar, “Meclis konuşmalarımız kapatma davasına gerekçe gösterilmiş. Bu mevcut anayasa bile böyle bir kapatma davasına cevaz vermiyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasaya, kanunlara, uluslararası sözleşmelere aykırı davranmıştır. Esas aldığı tek şey Sarayın iradesidir. Sarayın iradesinin gereği olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu davayı açmıştır. Korkularını herkes gördü. Halkımızın desteğinin ne kadar büyüdüğünü bütün dünya görecek” dedi. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar HDP’ye açılan kapatma davası ve Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesine yönelik basın açıklaması yaptı. Buldan’ın açıklamalarından satır başları şöyle “Son 5 yıl içerisinde her türlü zulme, baskıya, engellemeye karşı bizler her zaman olduğu gibi demokrasi mücadelemizi sürdürdük HDP’nin her bir ferdi bu coğrafyada her türlü bedeli ödedi ama diz çökmedi. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere bugün çok sayıda seçilmişimiz, aydınlar, yazarlar, gazeteciler barışı ve demokrasiyi isteyen binlerce insan var cezaevlerinde. Cezaevlerinde bu ülkenin çocukları var gençleri var. BULDAN KAPATMA DAVASI DARBE HUKUKU ANLAYIŞI Kapatılma davasının açılması darbe hukukunun anlayışının ortaya koyulmasıdır. Bir twiti retweet etmesinden dolayı sadece bu sebepten dolayı cezaya çarptırıldı ve milletvekilliği düşürüldü. Bu tam bir darbe anlayışıdır. Bunun adı darbedir, halkın iradesinin gasp edilmesidir. AKP’nin iki dudağı arasından çıkacak olan bir sözle milletvekillerimizin vekilliğinin düşürüldüğüne hep birlikte tanık olduk. Gergerlioğlu da diğer arkadaşlarımız da halkın iradesi olmaya halkın milletvekili olmaya devam edecektir. HDP Türkiye halklarının geleceği açısından ne gerekiyorsa onu yapmıştır. Bu ülkenin toplumsal barışa, adalete olan ihtiyacı HDP’nin birincil görevidir. “BİZE OY VERENLERİNS AYISI DÜN AKŞAMDAN İTİBAREN 12 MİLYINA YÜKSELDİ” Halkların Demokratik Partisi şimdiye kadar Türkiye toplumunun geleceği açısında ne gerekiyorsa onu yapmıştır. Bize oy verenlerin sayısı 6 milyondu dün akşamdan itibaren 12 milyona yükseldi. Oy oranımız yüzde 11,5, 12’ydi dün akşam itibariyle oy oranımız yüzde 20’lere çıktı. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Biz Türkiye halklarının, Türkiye toplumun gerçek gündemiyle ilgileniyoruz. Halkın gündeminde bir de tecrit meselesi vardır. Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı sadece Öcalan’a dair değil, tüm Türkiye tecrit altına alınmak istenmektedir. Partimize açılan dava da bu amaçla açılmıştır. “ENSEYİ KARARTMAYIN” Hiç kimse enseyi karartmasın, moralini bozmasın, herhangi bir kaygıya şüpheye kapılmasın. HDP var oldukça halklarımızın yanında ve demokratik siyaseti yürütmeye devam edecektir. Tüm demokrasi güçlerine çağrı yapmak istiyorum. Bugün bize yapılan yarın mutlaka size yapılacaktır. Demokrasi güçlerinin bir araya gelerek birlikte hareket ederek AKP hükümetine bu fotoğrafı göstermenin zamanı gelmiştir.” Bu hafta sonu Türkiye’nin birçok yerinde büyük coşkuyla Newroz Bayramı’mızı kutlayacağız. Tüm Türkiye halklarını Newroz alanlarında birlikte demokrasi mücadelesi vermeye davet ediyorum.” SANCAR HDP GÜÇLÜ BİR FİKRİYATTIR” Sancar’ın konuşmasından satır başları şöyle “Darbe siyaseti esas olarak HDP üzerinde yürütülse de hedef, özgür gelecek inancını yok etmektir. Siyasi darbe operasyonunun geldiği nokta faşizmi kurumsallaştırmak ve tamamen yerleştirmektir. HDP taviz vermeyen duruşuyla, demokratik siyasetteki ısrarıyla, çözüm politikalarında inadıyla bu iktidarın ilerlemesinin önünde en büyük güç olduğunu göstermiştir. Daha önce arkadaşlarımız tutuklandı, o günden bu yana sayısız belediye başkanımız görevden alındı, sayısız yoldaşımız zindanlara tıkıldı. Umdular ki HDP eriyecek bitecek çökecek. Ama tam tersi. HDP güçlü bir fikriyattır HDP halktır. “KAPATMA DAVASI İKTİDARIN ACİZİYETİNİ GÖSTERİR” Darbe sürecine dün itibariyle yeni bir boyut eklenmiştir. Bu hamleler hem Ömer Faruk Gergerlioğlu arkadaşımızın milletvekilliğinin düşürülmesi hem de partimize kapatma davası iktidarın acziyetini göstermiştir. Çözüm üretmesi mümkün olmayan iktidar başka manevralarla ömrünü uzatmaya çalışıyor. Bizi bitirmeye çalıştıkça kendileri tükeniyor. Adaleti, vicdanı, ahlakı kenara bırakarak bu yolda yürümeyi sürdürebileceklerini düşünüyorlar yanılıyorlar. En ileri yolları bulacağız. Bu yolların ne olduğunu kamuoyuyla paylaşacağız. Demokratik siyaset yürüyüşü daha güçlü bir şekilde devam edecektir. Bütün demokrasi güçlerine, muhalefet partilerine gerçeği görmeleri gerekir. “ÇAĞRIMIZ HDP’YE YARDIM ÇAĞRISI DEĞİLDİR” Çağrımız HDP’ye yardım çağrısı değildir. HDP halkına güvenerek yoluna devam edecek güçtedir. Çağrımızın amacı özgür gelecek inancına hep birlikte sahip çıkma çağrısıdır. Bazı sınavların bütünlemesi yoktur. Bu sınavda bir kere başarılı ya da başarısız olursunuz. Telafisi olmayan sınavlarda yanlış tavır büyük kaybettirir herkese. Bu karanlık tünelin ucunda ışık var ve biz bu ışığa doğru yürüyoruz. Herkesin gözlerini bu ışığa dikmesini istiyoruz HDP fikriyatı halkla birlikte demokratik siyasette yoluna devam edecektir ve bu iktidara kaybettirecektir. Bunu bir kez daha göstereceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın. “KAPATMA DAVASI HUKUK ÜZERİNDEN KONUŞULACAK BİR MESELE DEĞİLDİR” Kapatma davası hukuk üzerinden konuşulacak bir mesele değildir. İddianame ortalıkta dolaşıyor bize resmen tebliğ edilmedi henüz. Saçmalıktan öte, hukuk tarihine çok büyük bir ayıp olarak geçecek bir belgeyle karşı karşıyayız. Meclis konuşmalarımız kapatma davasına gerekçe gösterilmiş. Bu mevcut anayasa bile böyle bir kapatma davasına cevaz vermiyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasaya, kanunlara, uluslararası sözleşmelere aykırı davranmıştır. Esas aldığı tek şey Sarayın iradesidir. Sarayın iradesinin gereği olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu davayı açmıştır. Korkularını herkes gördü. Halkımızın desteğinin ne kadar büyüdüğünü bütün dünya görecek. Halkımız Newroz meydanlarında demokratik siyasete sahip çıkacaktır. Hep birlikte o yakın görünen ışığa yürüyüşümüz devam edecektir. Newroz kutlu olsun Newroz pîroz be, Mebrûk Eyd-il Newroz.”
İstanbul Büyükşehir Belediye İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kartal ve Maltepe’deki Altyapı Projelerinin Açılış Töreni’ne katıldı. İmamoğlu, konuşmasında “Bu tür popülist ve tümden partizan tavırların bir sonu olduğunu bilen bir yönetimiz” dedi. İmamoğlu, Kartal ve Maltepe’deki Altyapı Projelerinin Açılış Töreni’nde, İSKİ yağmur suyu atık su hattı inşası ve dere ıslahı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Konuşmasında İstanbul’da AKP döneminde yarım bırakılmış projelere de değinen İmamoğlu, sosyal yardım ve alt yapı çalışmalarının önemine dikkat çekti. Metro çalışmalarının devam ettiğini aktaran İmamoğlu, ilçe belediyelerde yaşanan sorunların hızla çözüme kavuşması için de çalışmaların sürdüğünü belirtti. İmamoğlu, “İSKİ’ye belirli zulümler çektirilmesine rağmen yolumuza devam ediyoruz. Bu tür popülist ve tümden partizan tavırların bir sonu olduğunu bilen bir yönetimiz. Bu nedenle gerçekten kalıcı çözümlerin vatandaşın benzer sıkıntıları bir kez daha yaşamaması adına ayrı bir özen gösterdik.” ifadelerini kullandı. “İSTANBUL’UN BU MANAZARASI YAPTIĞIMIZ İŞİN ÖNEMİNİ GÖSTERİYOR” İmamoğlu, konuşmasında şunları söyledi Bugün tamamlamış olduğumuz projemizin önemini anlamanız için sizden ricam çeyrek yüz yıldır İstanbul’da karşılaştığımız manzaraları hafızlarınızda tazelemeniz. Ne yazık ki denizle karayı bir arada görmek ve hatta bazen yer altı geçitlerinde insanlarımızın dükkanlarının mahsur halde kalmaları, yüzlerce İstanbullunun yer altı geçitlerinden geçemez halde olmaları. Bu anlamda İstanbul’un bu manzarası yaptığımız işin önemini gösteriyor. “BAŞKA ÖNCELİKLERLE UĞRAŞMIŞ OLABİLİRLER” Bu sürecin, eziyetin tek sebebi var. Bazen göz boyama bazen cilalama dediğimiz bir kısım yer altı bölgelerimizdeki işlerimiz unutulur, ihmal edilir. Biz bu zihniyete sahip değiliz. Ellerindeki kaynakları bu sürece harcamak yerine başka önceliklerle uğraşmış olabilirler. İstanbulluyu yıllarca gereksiz yere bu sefaletle baş başa bırakmış olabilirler. Kadıköy Belediye Başkanımız ile birlikte Bağdat Caddesi’nde çalışmaları inceledik. Bugüne kadar ve bundan sonra yaptığımız yatırımlardan sonra neredeyse 30 yıldır hiç dokunulmamış o bölgenin üst yapıyla ilgili süreçlerini başlatmayı konuştuk. Kadıköy sahil Rıhtım Caddesi üzerindeki görüntüler çok sıkıntılı zamanların orada da yaşandığını biliyoruz. Biz geçici değil kalıcı çözümler üretme konusunda kararlı olduğumuzu ifade ediyoruz. 150 günde 150 proje çalışmalarımıza ara vermeden vatandaşımızın hizmetine sunma noktasında bir maratonu ara vermeden devam ettiriyoruz. 16 milyon İstanbullu daha insanca, adil, kaliteli ve hatta çok huzurlu bir hayat yaşasın diye çaba içerisindeyiz. “ZORLU ŞARTLARA RAĞMEN METRO ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR” İstanbul’da aynı anda 10 hattı birden inşa ediyoruz. Bir takım geciktirme çabaları ve engellemelerle ilgili süreçleri burada sıralayacak değilim. Ama ona rağmen 10 bini aşkın insan İstanbul’da yer altında bize hizmet veriyor. Bu konuda dünyada benzersiz bir şantiye sürecini canlı tuttuğumuzu, bütün bu zorlu şartlara ve ekonomik koşullara rağmen kilometrelerce metro hattı inşa ettiğimizi ve katlayarak devam ettiğimizi belirtmek isterim. “İSKİ’YE ZULÜMLER ÇEKTİRİLMESİNE RAĞMEN YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ” Yer altında yaptığımız birçok çalışma şehrin geleceğini kurtarma noktasında bir itinalı süreçte yürütülüyor. Kemikleşmiş ve insanların hayatını çok sorunlu hale getiren bu problemler hızlı çözümlerle süreci sağlıklı bir şekilde sonuca kavuşmaz. İhtiyaç duyulan şey planlama, ortak akıl, bütçe temini ve süreklilik. Yani yarıda da kalmayacak. İşte bugün tamamlayarak hizmetine sunduğumuz Kartal – Maltepe ilçelerimizi kapsayan İSKİ yağmur suyu atık su hattı inşası ve dere ıslahı çalışmaları da bu atılımlar kapsamında önemli atılımlardan bir tanesi. Beş yıl boyunca sesini duyurmak için büyük çaba göstermiş ancak bir kez bile ilçesinde belediye başkanını ağırlayamamış bir ilçe belediye başkanı olarak bu işin önemini bilen birisiyim. Hangi siyasi parti belediye başkanı olursa olsun onların fikrinin ne kadar önemli olduğunu bilen birisiyim. Sadece iki ilçede konuştuğumuz İSKİ yatırımları 1 milyar 600 milyon lira civarında. Altyapı çalışmalarında tavizsiz yürüyoruz. İSKİ’ye zam yapılmamasına rağmen. İSKİ’ye belirli zulümler çektirilmesine rağmen yolumuza devam ediyoruz. Bu tür popülist ve tümden partizan tavırların bir sonu olduğunu bilen bir yönetimiz. Bu nedenle gerçekten kalıcı çözümlerin vatandaşın benzer sıkıntıları bir kez daha yaşamaması adına ayrı bir özen gösterdik. İmamoğlu Çaresizliklerini bize saldırarak kapatmaya çalışıyorlar
yürüyoruz biz bu yolda digiturk